بسم الله الرحمن الرحيم

14 Ekim 2007 Pazar

Şiir-İnanmadımki

Şiir İnanmadımki



Siyasiler nutuk attılar,inan ki.
Siyasetçiye,ben inanmadım ki.
Geldiler,gittiler,hep aynı sanki.
Çok konuştular inanmadım ki.


Meclise gitmeden,yol yaptılar.
Peş peşe fabrikalar kurdular.
Çok insanı hayalen işe aldılar.
Çok konuştular,inanmadım ki.


Fabrikayı sattı,işe yaramaz dedi.
Sattığı fabrikayı iki,günde yedi.
Yabancılar alsın,bana ne?,dedi.
Bunlara ben hiç innamadım ki.


Vatanı satmışlar yabancılara.
Para gelecekmiş şimdi onlara.
Düşündüm ne desem bunlara.
Çok anlattılar,inanmadım ki.


Kimi PKK,kimi Türban dedi.
Kimi çay içti,kebap yedi.
Kimi vatan sattı,satın aldı.
Vekillere,inanmadım ki.


Çocuklar öpüldü,şeker alındı.
Şenlik vardı,uçanlar balondu.
Fakir köylüde orada bulundu.
Mazot yalanına,inanmadım ki.


Kömür dağılmış,alamadım ki.
Kart alamadım,aylar oldu sanki.
Düşündüm,dilenciyim,inan ki.
Vekillere hiç inanmadım ki.


Oy vercağım ,zengin olsun.
Gelir,bize nutuk atar,sağolsun.
Vermeye alıştık,al senin olsun.
Geri dönecağına,inanmadım ki.


Türk askeri parasızdır,fakire.
Vekilin çocuğu,gitmez askere.
Ölüm mukadder,vuran,kefere.
Avrupa dediler,inanmadım ki.


Zam geldi,bir şey alamadım.
Eve gittim,gizli gizli ağladım.
Yine kaçak bir sigara yaktım.
Zam yokmuş,inanmadım ki.


Mahsul tarlada ,satamadım ki.
Buğday,ekmek alamadım ki.
Tüpgaz artmış,uçurum san ki.
Zam yokmuş,inanmadım ki.


Emekli ekmek bulamaz.
Et pahalı,kimse alamaz.
Nutuk atın kimse inanmaz.
Sana ben,inanmadım ki.


Sen konuş oyları çürütecağım.
Ben artık,sokakta dolaşacağım.
Böyle giderse,oy vermiyecağım.
Oy alacaklara inanmadım ki.


Vekil,iki yılda olur,olur emekli.
On kat maaş alır orası besbelli.
Şimdi soyanlara,ne demeli?.
Hep nutuk attılar,innamadım ki.


Gelen gideni aratır,derler.
Vekiller adil,ahkam keserler.
Oyu almadımı bana küserler.
Nutuk atanlara,inanmadım ki.


Vekiller hata yapmazmış .
Dokunmazlık zırhı varmış.
Halkın çoğu müslümanmış.
Sen nutuk at,inanmadım ki.


Başı örtülü,gezmek,yasak.
Büyük suç,namaz kılmak.
Kur’an bunları çarpacak.
Sen nutuk at,inanmadım ki.


Para yoksa,borç alırlar.
Ben öderim,onlar yerler.
Enkaz almıştık,derler.
Desinler,inanmadım ki.


Hain Yahudiyle dostluk olur.
Hıristiyanlar bize amir olur.
Hans başkan,yardımcı olur.
Özgürlüğüme inanmadım ki.


Hıristiyan,Yahudi değilim ben.
Vatanın asıl sahibi müslüman.
PKK dediğin?,varmıdır bilen?.
Vekillere hiç inanmadım ki.


Dilenmek için geçtik sıraya.
Alışmışız,varlık içinde yokluğa.
Hayır dedik Avrupaya,papaya.
Yalancı vekillere inanmadım ki.


Bütün vekiller aynı değil,ancak.
Mecliste vicdan yerine,parmak.
Söz sahibi olur,ne konuşsak.
O parmaklara inanmadım ki.


mehmet selim polat

6 Ekim 2007 Cumartesi

İnsanlığın İhtiyaç Duyduğu Hayat Nizamı

Hiç şüphesiz ki tarih boyunca fertler ve toplumlar her devirde ve her türlü şartlarda en ufak ayrıntılara kadar bütün sorunların çözümünü kapsayan evrensel ve kalıcı bir sitemin arayışı içine girmişlerdir. Bazen böyle bir sistemden çok uzaklaşırken bazende eşiğine kadar yaklaşmışlar. Ancak hiç bir zaman ilahi rehber olmadan buna kavuşma şansına sahip olmamışlardır. Şu bir gerçektir ki insanlığın fıtratını ve bunlarla ilgili temel gerçekleri bilmeyenler böyle bir sistemin oluşumu için adım atarlarken somut yanılgılara düşmüşlerdir. Bazı hakikatları kavrarken bazılarını anlamada hata işlemişlerdir. Sorunların çözümünde kullandıkları metod ve yanlış teşhisler onları yeni bir arayış içine sokmuştur. Böylece daha önce kabul ettikleri temel çözüm ve teşhis yolları buna bağlı olarak hayat düzenlerini bırakıp yeni tecrübe ve denemelere baş vurmuşlar.
Çünkü o devrin şartlarından ve sorunlarından doğan ve ancak o devrin sorunlarını çözebilecek hayat düzenlerine ihtiyaç duyulmuş ve bunlara çözümler aranmıştır. Böylece çözümlerin tümü evrensellikten ziyade kısır ve geçici tedbirlerden öteye geçememiştir. Bunun sonucu olarak ta bu geçici ve istikrarsız hayat nizamları her devirde ve dönemde başarısız kalmış, sürekli sistem değişikliklerin getirdiği zaman kaybı hedeflerin gittikçe uzamasına yol açmıştır.
Bu değişken sistemlere baktığımızda çok farklı temellere dayandıklarını görürüz. Kimileri milli ve ırkı (hayal düzenlerinin temci düşüncesini bu oluşturur.) Bazıları ise coğrafi ve sınıfsaldır.
işte tarih boyunca insanoğlu böyle maceralara kurban gitmiş ve Allah'ın kendilerine bahşettiği üstün nimetler müstekbirler tarafından istismar edilmiştir. Ve zaten içinde yaşadığımız çağın ezici sorunları karşısında insanlığın tekrar böyle bir maceraya kalkışması düşünülemez, insanın bizzat kendisini ve kainattaki gerçek yerini idrak edip evrensel, daimi, ebedi ve kalıcı ilkelere dayanarak kuracağı bir hayat düzenine şiddetle ihtiyacı vardır, insan bu hayat düzeniyle sürekli değişen ve her yeni günün beraberinde getirdiği değişiklikleri kolaylıkla aşabilir.
Doğabilecek muhtemel sorunların üstesinden gelebilir. Hayat yolculuğunda ilerlerken ürkek ve tedirgin olarak değil, ilahi Rahmetin gölgesinde neşeli ve canlı bir şekilde hedefine doğru ilerler.
Evet gerçeklen insanoğlunun her devirde ve her türlü şartlarda ayrıntıların en küçüğünden en büyüğüne kadar bulun sorunların çözümünü kapsayan bir hayat nizamına ihtiyaçları vardır. Ancak bu hayat nizamı ebedi, evrensel ve daimi olmalıdır. Temeli ilahî ve sonucu Rahmete dayanmalıdır. Böyle bir sistemin varlığı mümkün müdür diye sorarsanız; biz de, elbette mümkündür deriz. Bu Allah'ın kendi kulları için seçip gönderdiği ve razı olduğu sistemdir. O İslâm sistemidir.

Tevhidin Faziletleri

Allah (c. c) şöyle buyuruyor:
"İman edenler ve imanlarına zulüm (şirk) karıştırmayanlar işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir." (En'am: 82)
Abdullah b. Ömer (r.a) diyor ki: "İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir." ayeti nazil olunca sahabelere bu ayet ağır geldi ve Rasulullah (s.a.s)'e dediler ki: "Ya Rasulallah! İçimizden nefsine zulmetmeyen kim vardır?" Rasulullah (s.a.s):
"Ayetteki zulüm anladığınız gibi değildir. Salih kul Lokman'ın:Ey oğulcuğum! Allah'a şirk koşma! Muhakkak ki şirk en büyük zulümdür." (Lokman: 13)dediğini işitmediniz mi? Ayette geçen zulüm şirktir." buyurdu. (Buhari)
Bu ayeti kerimeden apaçık anlıyoruz ki; kıyamet gününde kurtuluşa erecek olan kimseler, ibadetlerini yalnız Allah için yapıp O'na hiçbir şeyi ortak koşmayan kimselerdir.
Muaz b. Cebel (r.a) şöyle rivayet ediyor:"Rasulullah (s.a.s) eşek üzerinde idi. Ben de onun arkasına binmiştim. Bana şöyle buyurdu:
"Ey Muaz! Allah'ın kulları üzerindeki ve kulların Allah üzerindeki hakkı nedir biliyor musun?" Dedim ki:
"Allah ve Rasulü daha iyi bilir." Buyurdular ki:
"Allah'ın kulları üzerindeki hakkı kullarının yalnız O'na ibadet etmeleri ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayan kullarına azab etmemesidir." Dedim ki:
"Ya Resulallah! Bunu insanlara müjdeleyeyim mi?" Buyurdular ki:
"Hayır, müjdeleme! O zaman buna güvenirler."
(Buhari, Müslim)
Kim Allah'ın hakkını verir, yani yalnız O'na ibadet eder ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmazsa, işte Allah (c.c) bu kişiyi cehennemin ebedi azabından koruyacağına dair söz veriyor.
Rasulullah (s.a.s)'in, Muaz b. Cebel (r.a)'den bu hadisi insanlara bildirmemesini istemesinin sebebi, bunu iyi anlayamayan cahil insanların, bu söze güvenip salih amel işlemeyi terk etme ihtimali olduğu içindir. Fakat bu hadisin gerçek manasını kavrayan kimseler, Allah'ın rızasını kazanmak için daha fazla hayırlı amel işlemeye çalışırlar ve iyiliklerini arttırırlar. Bu hadisin böyle kimselere bildirilmesi yasaklanmamıştır.
Ubade b. Es-Samid (r.a) Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kim "La ilahe illallah"a şehadet edip Allah'ın tek olup ibadette O'na hiçbir ortak olmadığına, Muhammed (s.a.s)'in O'nun kulu ve Rasulü olduğuna, İsa (a.s)'ın O'nun kulu, rasulü ve ondan bir ruh olduğuna, "Ol" kelimesinin Meryem'e yöneltildiğine, cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadet ederse, ne yaparsa yapsın Allah onu cennete sokar."
(Buhari, Müslim)
Hadiste geçen "Kim "La ilahe İllallah "a şehadet ederse" sözünden maksad; kim bu kelimenin manasını bilerek, buna kalbiyle iman edip hayatını buna göre düzenlerse demektir .Çünkü, bu kelimeyi manasını bilmeden şuursuzca tekrarlayan veya manasını çok iyi bildiği halde ona göre amel etmeyen kişinin müslüman olmadığı icma ile sabittir.
Zaten hadisteki "Şehide: Şahitlik etti" kelimesinden de bu anlaşılmaktadır.
Kelime-i Şehadet'in manası daha önceki konularda açık ve geniş olarak delilleriyle anlatılmıştı.
Bu hadisi şerifte Rasulullah (s.a.s) bizlere haber veriyor ki: "La ilahe illallah"ın manasını bilip bunu diliyle ikrar, kalbiyle tasdik eden, buna göre amel eden ve ibadette O'na hiçbir şeyi şirk koşmayan, Muhammed (s.a.s)'in Allah'ın kulu ve bütün insanlar ve cinler için gönderdiği son rasulü olduğuna, İsa'nın Allah'ın oğlu olmayıp Allah'ın kulu, rasulü ve Meryem'e ilka ettiği kelimesi olduğuna, cennet ve cehennemin hak olduğuna iman eden kişi cennete girer.
İsa (a.s)'ın Allah'tan bir ruh olduğuna iman etmek demek, İsa (a.s)'ın Allah'ın yarattığı ruhlardan biri olduğuna iman etmek demektir.
Utban (r.a) diyor ki: Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:"Allah (c.c) kendi rızasını isteyerek "La ilahe illallah" diyen kimseye cehennemi haram kıldı."(Buhari, Müslim)
"Allah'ın rızasını isteyerek...." demek, ihlaslı olarak kalbiyle Allah'a yönelip Allah'ın rızasını hedef kabul ederek, şirkin her çeşidini terk etmek demektir. La ilahe illallah'ın manasını bilip bunu kalbiyle tasdik, diliyle ikrar eden ve hayatını tevhidin gerektirdiği şekilde düzenleyen kimse hiçbir zaman haramlarında ısrar etmez ve bir haram işlediğinde hemen tevbe eder. Bu şekilde ölen bir kimse ise asla cehenneme girmez.
Fakat La ilahe illallah'ın manasını bilerek kabul ettiği halde haramlarında ısrar edip tevbe etmeyen ve haramları sevaplarından fazla olan kimseler ölmeden önce tevbe etmezlerse, cehenneme gireceklerdir. Çünkü bu kişiler La ilahe illallah'ı kabul ettikleri halde, Allah'ın rızasını isteyerek ihlaslı olarak buna şehadet etmemişlerdir. Zira ihlaslı olarak söylemiş olsalardı haramlarında ısrar etmemeleri gerekirdi.
Enes b. Malik (r.a) diyor ki: Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu duydum: "Allah (c.c) dedi ki: "Ey Ademoğlu! Eğer yeryüzünü dolduracak kadar haram ile bana gelsen ve bana hiçbir şeyi ortak koşmadığın halde bana kavuşsan ben seni yeryüzünü dolduracak kadar mağfiretle karşılarım."(Tirmizi rivayet etti ve "hasen" dedi.)
Kim ibadetlerini Allah'a has kılarak şirki terk eder ve Kelime-i tevhidi kalbiyle tasdik, diliyle ikrar edip, yaşantısını bunun gerektirdiği şekilde düzenlerse Allah (c.c) onun işlediği haramları affedecektir. Tevhidin nuru bir kişinin kalbine girince, bu iman kalbi her türlü şirkten ve pisliklerden temizleyip sadece Allah'a teslim eder. Allah'a iman ile Allah'tan başkasına imanın zaten aynı kalpte bir arada bulunması imkansızdır. Tevhidin nuru kalbe girdiği zaman kişinin daha önce işlemiş olduğu hata ve haramları temizleyip yok eder.
Bu hadisten apaçık anlaşılıyor ki; La ilahe illallah'ı sırf sözle söylemek kişiye fayda vermez. Gerçekten müslüman olabilmek için mutlaka şirkin terk edilmesi gerekir. Bu ise lafla olabilecek bir şey değildir. Kişinin şirkin her çeşidinden kalben ve ameliyle bilfiil uzaklaşması şarttır.
Kişinin Allah'ın mağfiretine nail olabilmesi için; kalbini, düşüncelerini, adetlerini ve yaşantısını şirkin bütün pisliklerinden temizleyip ihlaslı olarak sadece Allah (c.c)'ya ibadet etmesi gerekir.
Ebu Said el-Hudri (r.a) şöyle rivayet ediyor: Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Musa (a.s) dedi ki: "Ya Rabbi! Bana, seni hatırlayıp dua edebileceğim bir şey öğret." Allah (c.c) şöyle buyurdu:
"Ey Musa! La ilahe illallah, de." Musa (a.s) dedi ki:
"Ey Rabbim bütün kulların bunu diyorlar." Bunun üzerine Allah (c.c) şöyle buyurdu:
"Ey Musa! Yedi gökler ve içinde bulunanlar ile yedi yerler bir kefeye konsa "La ilahe illallah" da bir kefeye konsa "La ilahe illallah" ağır gelir."(Hakim ve İbn-i Hibban rivayet etmişler ve sahih demişlerdir.)
Bu hadisten La ilahe illallah'ın ne kadar değerli ve ne kadar yüce bir kelime olduğu apaçık anlaşılmaktadır. Fakat bu kelimenin değerinden faydalanabilmenin yegane yolu, bunu söyleyen kişinin manasını bilip buna iman ettikten sonra tüm yaşantısını buna göre düzenlemesidir. Yeryüzünde birçok insanın bu değerli kelimeyi söylemesine rağmen, onların Allah katında sivrisinek kanadı kadar bile değeri yoktur. Ayrıca yine bu hadisi şeriften en yüce ve en güzel zikrin "La ilahe illallah"ı söylemek olduğunu anlıyoruz. Zikrin sünnete uygun olabilmesi için "La ilahe illallah" kelimesinin tam olarak söylenmesi gerekir. Zikirde sadece "hu" demek sünnete aykırıdır, bid'attır.

Faydalı Bir Açıklama

***"Bu açıklama Şam Arap Bilimsel Enstitüsü dergisinin Birinci Cild 26 Rabiulevvel 1373 tarihli sayısından alınmıştır"


EVAİLİ-L-MEKALAT FİL-MEZAHİB-İ VEL-MUHTARAT


Telif: EI-Müfid b. en-Nu'man. öl. 413 H.
Crandabi vaizi el-Hac Abbas Kalı tashih edip bazı taliklerde bulunarak yayımı ile ilgilenmiştir.
İlk kitabın ismi müsemmasına delalet ediyordu. Fırkaları ve mezhepleri inceleyip İmamiye (isna aşariye) ile ilgili yerleri ele alıyor. Müellif kitabı çeşitli bablara ayırıyor: Bu kitabın birinci babı Şia ile Mu'tezile arasındaki farklar hususunda. Bu babda "Teşeyyu'" kelimesinin lügat ve ıstılahi anlamını ve Şia'ya bağlı diğer fırkalardan hangisinin bu ismi kullanmaya layık olduğunu zikrettikten sonra "l'tizal" kelimesinin manasını ele alıyor tarihini ve bu lakabın kendisine verildiği kimseleri inceliyor, ikinci bab kitabın başında olduğu gibi İmamiye ile diğer Şii mezhepleri arasındaki fark hususunda. Bu babda Zeydiye'ye işaret ederek Imamiye'den ayrıldığı hususları gösteriyor. Üçüncü babda İmamiye'nin imamet konusunda Mu'tezile hilafına ittifakını zikrederek bu iki mezhep arasında Nübüvvet (Peygamberlik) ve imamet (imamlık, halifelik, başkanlık) ve diğer konulardaki ihtilaf ettikleri teferruatı ele alıyor. Dördüncü babda ise Âli Muhammed'den, Eimme i Hûda'dan nakledilenlere uygun olarak ihtiyar ettiği usulleri vasfediyor ve bu konuda kendi mezhebine uyan diğer Makalat sahiplerini zikrediyor. Bu kitaptaki Tevhit Sıfat, Adi, Lutf, Salah, Aslah ve Nübüvvet bablarında itikadı meselelerin en önemlilerini zikretmiştir. Aynı şekilde imamet meselesini ve bu meseleyle ilgili, bu meseleden ortaya çıkan teferruatı. Kur'an'ın mucizesi, Mead, Va'd, Vaîd. Esma, Ahkam ve diğer konuları bablarında ve fasıllarında ele almıştır.
İkinci kitap ise Saduk ismiyle bilinen Ebtı Cafer b. Ali b. Babeveyh el-Kummi'nin "Tashilı-ul-ltikad" isimli telifidir. Bu kitapta "Fırka-i Naciye'nin zaruri ve gayri zaruri itikatlarının hepsini" zikretmiştir. Bu kitaptaki mevzulardan bazıları şunlardır: Keşfü-s-Sak'ın manası, Yed, Nefhul ervah'ın tevili, Allah hakkında mekr ve hud'anın manası, "Allahu yestehziubihimin manası, "Nesullahe fenesiyehumsun manası.
Kitapta Allahu Teala'nın sıfatları, kulların fiillerini yaratması, Meşiet ve irade, kaza ve kader ayetlerinin tefsiri, "Fıtratullah'ın manası, ıstitaat, beda, cidal, levh, kalem, arş'ın manası, nefis ve ruhların yaratılması sevap ve cezanın vukuunu ve daha sonra vuku bulacak şeyler hakkında konuştuktan sonra ahirete ait meseleleri inceliyor. Daha sonra vahyin inişini, imamların masumiyetini yaratma ve tefviz'i (Mufavviza onlara göre gulattandır iddialarından biri de; Allah özellikle imamları önce yarattı, alemi ve alemde bulunanların yaratılmasını imamlara bıraktı!!!) ele alarak inceleyip, kitabı Takıyye ve bazı fer'i meselelerle bitiriyor. Üstad Zencani "Evail-el-Makalat" kitabını ve müellifi Şeyh Müfid'i tanıtırken ilmi hayatının genelde kendi mezhebini propaganda ile, mezhebini müdafaa ve muhalifleriyle mücadele ederek geçirdiğini beyan etmektedir. Ben de derim ki: Bu kitab ve hocası Saduk'un risalesini şerh ederek koyduğu haşiye ve takrirler buna şahittir. Kitabın onuncu sayfasında "Mü'minlerin emiri Ali ile harbedenler hakkındaki hüküm" başlığı altında şunları yazmıştır: "Imamiye Zeydiye (Halis Zeydiler bu itikadı benimsemezler. Carudi Zeydileri ise Rafiziler gibidir.) ve Hariciler (Hariciler ve onların bir kolu olan Ibaziler Hz. Ali'den ayrıldıkları için bu ittifaka onlar da girmezler. M.N.) Şam ve Basra ahalisinden ahidlerini bozarak mü'minlerin emiri Ali ile harb edenlerin bu harpleri dolayısıyla kafir ve sapık olduklarına, bu sebepten de ebediyen cehennemde kalacaklarında ittifak etmişler dir." Bu ittifak ayeti kerimenin hilafına, ak sine bir ittifaktır. Çünkü ayeti kerime "Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında dilediğini bağışlar" buyurmaktadır.
Bilimsel Enstitünün "Tarif ve Tenkit" babında bana tanıtmam için -verdiği bu kitapta Kafi, Tehzip ve başkalarında bulunan müslümanların tekfiri, lanetlendikleri ve ebedi cehennemde kalacakları gibi şeyleri mülahaza ettim. Bu kitabı tashih edenleri, takriz yazanları tenkit etmeyi ve onlara itirazı uygun görmüyorum. Çünkü onlar da zaten bu asırda Şiiler'in ileri gelen müctehidlerindendir. Bu kitapların okuyuculara kin, düşmanlık ve buğz aşıladığı şüphesizdir. Çünkü Asrı saadet ve ondan sonrakiler hakkında lisanları en kötü kelimeleri kullanmakta başta üç büyük halife ve bazı Peygamber zevceleri olmak üzere onlarla beraber olan muhacir ve ensara en çirkin sözlerle dil uzatmaktadırlar. Halbuki Kur'an Allah'ın bunlardan razı olduğunu beyan etmektedir.
Bu kitaplar hiç şüphesiz birer fitne kaynağıdır. Sahabeye hücum etmek isteyen onlara müracaat ediyor ve her lanetçide bu kitaplardan kaynaklanıyor. Biz şimdi hastalığın gizlendiği yerlere işaret ediyoruz. Artık birliğe, uyuşmaya davet edenler bunun çaresine baksınlar. Emeviler, Abbasiler devri geçmiş,
Cemel, Nehrevan, Sıffin'de bulunanlar da artık ortada yoktur. Hesapları alemlerin Rabbına aittir
Selefi salibinin tartışması, mücadelesi, kendi asırlarında zuhur eden İslami fırkalarla idi. Kaderiyye, Hariciler. Cebriye, Cehmiye, Mürcie. Vaidiyye ve bunlara benzer diğer fırkalar hakkında makaleler yazmışlar, insanlar arasında bu makaleler yayılmıştır. Zamanımızda dinimiz hakkında şek ve şüphe uyandırıcı fikirler yayılmaya başlamıştır. Bunların başında bazı devletlerin mal ve eleman ile yardım ettiği Hristiyan misyonerleri gelmektedir. Bunlar kendilerini feda ederek çalışmaktadırlar. Ayrıca dinsizliği ve fesadı yayanlar da eksik değildir. Bunların batıl propagandalarına cevap verecek ve gemlerim çekecek İslam davetçileri hani nerede? Bu ve buna benzer vakıalara ulemanın dikkatlerini çekeriz Başarıya ulaştıran da yardım eden de Allah'tır.

Muhammed Behçet el-Baytar

Blog Listem

  • FİLİSTİNİN TAPUSU.BİZİM ELİMİZDE - 2014 YILINDAN BER, İSRAİLİN UÇAK YAKITI TÜRKİYEDEN GİDİYOR.ÜZGÜNÜM. İSRAİL İŞGALCİFİR.GELDİĞİYERE SÜRÜLMELİ. ERDOĞAN,KUDÜSÜ İSRAİLE SATTI.>>https://yo...
    5 ay önce
  • ŞİRK ve KÜFÜR: Kadının Namazı - ŞİRK ve KÜFÜR: Kadının Namazı: أَلنِّسَاءِيَّاتْ KADININ NAMAZI EVİNDE OLMALIDIR -2 صلاة المرأة في بيتها -25 الحديث الخامس والعشرون : عَنْ أُمِّ حُمَيهدٍ ا...
    9 yıl önce
  • İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR - İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR .إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ Allah katında tek Din İslâmdır. Laiklik; geniş ve basit tanımı ile, dinin siyasal ha...
    10 yıl önce
  • İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR - * İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR * .إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ Allah katında tek Din İslâmdır. Laiklik; geniş ve basit tanımı ile, dinin siyasal h...
    10 yıl önce
  • REÇETE-şiir - Ey yüksek sosyeteye mensup modacı hanım, Eğlence zümresinin başının tacı hanım, Bu metod ki, sizlerin müsbet ilâcı hanım: Dışının görünüşü içinin aynasıd...
    10 yıl önce
  • SAAT KODLARI - http://sitene-kod-ekle.tr.gg/saat-kodlar&%23305;-flashl&%23305;--k1-.oe.rnekli-k2-.htm
    13 yıl önce
  • Manyaklara Güzel Cevap - ÖRTÜNMEK İSLAMIN EMRİDİR. CHP'den,İSLAM DİNİNE HÜCUM CHP Deşifre Olmuştur Bunlar,Türbanlıyı mahkemeye veriyor,Çarşaflıya rozet takıyor.Halkı aldatıyorlar.
    13 yıl önce
  • HIRİSTİYANLAR PİSLİKTİR SEVİLMEZ - وَقَالُواْ لَن يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلاَّ مَن كَانَ هُوداً أَوْ نَصَارَى تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُواْ بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ *(BAKAR...
    13 yıl önce
  • Hıristiyanlar Sevilmez - وَقَالُواْ لَن يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلاَّ مَن كَانَ هُوداً أَوْ نَصَارَى تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُواْ بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ *(BAKAR...
    13 yıl önce
  • Hak Din İslamdır - *HAK DİN.TEK DİN.İSLAMDIR.* (ÂLİ IMRÂN suresi 19. ayet) إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن...
    14 yıl önce
  • İki Yüzlülük - 259) İki Yüzlülüğün Kötülenmesi Bu bölümdeki bir ayet ve iki hadis-i şeriften insanların iki yüzlülüklerini herkesten gizleyebileceklerini, fakat Allah’tan...
    14 yıl önce
  • İki Yüzlülük - İki Yüzlülüğün Kötülenmesi 259) İki Yüzlülüğün Kötülenmesi Bu bölümdeki bir ayet ve iki hadis-i şeriften insanların iki yüzlülüklerini herkesten gizleyebile...
    14 yıl önce
  • HUDÛD (İSLAM CEZA HUKUKU) - 15: HUDÛD (İSLAM CEZA HUKUKU) *BÖLÜM: 1* *Ø** KENDILERINDEN KALEM KALDIRILAN, CEZA VERILMEYEN KIMSELER VAR MIDIR?* *1423-* Ali (r.a.)’den rivâyete göre,...
    14 yıl önce
  • SAPIKLIĞA DÜŞEN KAVİMLERİN GÖRÜŞLERİ - Şimdi bizim sapık kavimlerin rububiyetle ilgili görüşlerini incelememiz Kur’an-ı Kerim’in onları hangi noktalardan ve niçin reddetme yoluna gittiğini ve b...
    15 yıl önce
  • Demokratik çalışma ve amel ilişkisi - *Demokratik Çalışma ve Amel ilişkisi :* İslam adına , müslüman olarak belli bir partinin çalışmalarına katılan kimselerin yaptıkları bu iş, sıhhat şartl...
    15 yıl önce
  • İBNİ TEYMİYYE-8.CİLT - بســـم الله الرحمن الرحيم "(İyi bilinmelidir ki) Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur ve onlar üzülecek de değildirler. Onlar, iman edip (gerektiği gi...
    15 yıl önce
  • Çay Sohbeti - *İBN-İ TEYMİYYE** ve İBN-İ TEYMİYYE-7.Cilt ve İBNİ TEYMİYYE-8.CİLT* *İslâm Güneşi,Mekke'den Doğar.Dünyayı Aydınlatır.* *İslâm Bahçesinde,Dinî Yazı,Resim ve...
    15 yıl önce
  • Lanetlikler - الحديث الرابعوالثمانون عن أبي هريرة رضي اللّه عنه قال لَعَنَ رسولُ اللَّهِ صلى اللَّه عليه وسلّم مُخَنَّثِي الرِّجالِ الذينَ يتَبَّهونَ بالنِّساءِوالمُتَ...
    15 yıl önce