Allah (c. c) şöyle buyuruyor:
"İman edenler ve imanlarına zulüm (şirk) karıştırmayanlar işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir." (En'am: 82)
Abdullah b. Ömer (r.a) diyor ki: "İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir." ayeti nazil olunca sahabelere bu ayet ağır geldi ve Rasulullah (s.a.s)'e dediler ki: "Ya Rasulallah! İçimizden nefsine zulmetmeyen kim vardır?" Rasulullah (s.a.s):
"Ayetteki zulüm anladığınız gibi değildir. Salih kul Lokman'ın:Ey oğulcuğum! Allah'a şirk koşma! Muhakkak ki şirk en büyük zulümdür." (Lokman: 13)dediğini işitmediniz mi? Ayette geçen zulüm şirktir." buyurdu. (Buhari)
Bu ayeti kerimeden apaçık anlıyoruz ki; kıyamet gününde kurtuluşa erecek olan kimseler, ibadetlerini yalnız Allah için yapıp O'na hiçbir şeyi ortak koşmayan kimselerdir.
Muaz b. Cebel (r.a) şöyle rivayet ediyor:"Rasulullah (s.a.s) eşek üzerinde idi. Ben de onun arkasına binmiştim. Bana şöyle buyurdu:
"Ey Muaz! Allah'ın kulları üzerindeki ve kulların Allah üzerindeki hakkı nedir biliyor musun?" Dedim ki:
"Allah ve Rasulü daha iyi bilir." Buyurdular ki:
"Allah'ın kulları üzerindeki hakkı kullarının yalnız O'na ibadet etmeleri ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayan kullarına azab etmemesidir." Dedim ki:
"Ya Resulallah! Bunu insanlara müjdeleyeyim mi?" Buyurdular ki:
"Hayır, müjdeleme! O zaman buna güvenirler."
(Buhari, Müslim)
Kim Allah'ın hakkını verir, yani yalnız O'na ibadet eder ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmazsa, işte Allah (c.c) bu kişiyi cehennemin ebedi azabından koruyacağına dair söz veriyor.
Rasulullah (s.a.s)'in, Muaz b. Cebel (r.a)'den bu hadisi insanlara bildirmemesini istemesinin sebebi, bunu iyi anlayamayan cahil insanların, bu söze güvenip salih amel işlemeyi terk etme ihtimali olduğu içindir. Fakat bu hadisin gerçek manasını kavrayan kimseler, Allah'ın rızasını kazanmak için daha fazla hayırlı amel işlemeye çalışırlar ve iyiliklerini arttırırlar. Bu hadisin böyle kimselere bildirilmesi yasaklanmamıştır.
Ubade b. Es-Samid (r.a) Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kim "La ilahe illallah"a şehadet edip Allah'ın tek olup ibadette O'na hiçbir ortak olmadığına, Muhammed (s.a.s)'in O'nun kulu ve Rasulü olduğuna, İsa (a.s)'ın O'nun kulu, rasulü ve ondan bir ruh olduğuna, "Ol" kelimesinin Meryem'e yöneltildiğine, cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadet ederse, ne yaparsa yapsın Allah onu cennete sokar."
(Buhari, Müslim)
Hadiste geçen "Kim "La ilahe İllallah "a şehadet ederse" sözünden maksad; kim bu kelimenin manasını bilerek, buna kalbiyle iman edip hayatını buna göre düzenlerse demektir .Çünkü, bu kelimeyi manasını bilmeden şuursuzca tekrarlayan veya manasını çok iyi bildiği halde ona göre amel etmeyen kişinin müslüman olmadığı icma ile sabittir.
Zaten hadisteki "Şehide: Şahitlik etti" kelimesinden de bu anlaşılmaktadır.
Kelime-i Şehadet'in manası daha önceki konularda açık ve geniş olarak delilleriyle anlatılmıştı.
Bu hadisi şerifte Rasulullah (s.a.s) bizlere haber veriyor ki: "La ilahe illallah"ın manasını bilip bunu diliyle ikrar, kalbiyle tasdik eden, buna göre amel eden ve ibadette O'na hiçbir şeyi şirk koşmayan, Muhammed (s.a.s)'in Allah'ın kulu ve bütün insanlar ve cinler için gönderdiği son rasulü olduğuna, İsa'nın Allah'ın oğlu olmayıp Allah'ın kulu, rasulü ve Meryem'e ilka ettiği kelimesi olduğuna, cennet ve cehennemin hak olduğuna iman eden kişi cennete girer.
İsa (a.s)'ın Allah'tan bir ruh olduğuna iman etmek demek, İsa (a.s)'ın Allah'ın yarattığı ruhlardan biri olduğuna iman etmek demektir.
Utban (r.a) diyor ki: Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:"Allah (c.c) kendi rızasını isteyerek "La ilahe illallah" diyen kimseye cehennemi haram kıldı."(Buhari, Müslim)
"Allah'ın rızasını isteyerek...." demek, ihlaslı olarak kalbiyle Allah'a yönelip Allah'ın rızasını hedef kabul ederek, şirkin her çeşidini terk etmek demektir. La ilahe illallah'ın manasını bilip bunu kalbiyle tasdik, diliyle ikrar eden ve hayatını tevhidin gerektirdiği şekilde düzenleyen kimse hiçbir zaman haramlarında ısrar etmez ve bir haram işlediğinde hemen tevbe eder. Bu şekilde ölen bir kimse ise asla cehenneme girmez.
Fakat La ilahe illallah'ın manasını bilerek kabul ettiği halde haramlarında ısrar edip tevbe etmeyen ve haramları sevaplarından fazla olan kimseler ölmeden önce tevbe etmezlerse, cehenneme gireceklerdir. Çünkü bu kişiler La ilahe illallah'ı kabul ettikleri halde, Allah'ın rızasını isteyerek ihlaslı olarak buna şehadet etmemişlerdir. Zira ihlaslı olarak söylemiş olsalardı haramlarında ısrar etmemeleri gerekirdi.
Enes b. Malik (r.a) diyor ki: Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu duydum: "Allah (c.c) dedi ki: "Ey Ademoğlu! Eğer yeryüzünü dolduracak kadar haram ile bana gelsen ve bana hiçbir şeyi ortak koşmadığın halde bana kavuşsan ben seni yeryüzünü dolduracak kadar mağfiretle karşılarım."(Tirmizi rivayet etti ve "hasen" dedi.)
Kim ibadetlerini Allah'a has kılarak şirki terk eder ve Kelime-i tevhidi kalbiyle tasdik, diliyle ikrar edip, yaşantısını bunun gerektirdiği şekilde düzenlerse Allah (c.c) onun işlediği haramları affedecektir. Tevhidin nuru bir kişinin kalbine girince, bu iman kalbi her türlü şirkten ve pisliklerden temizleyip sadece Allah'a teslim eder. Allah'a iman ile Allah'tan başkasına imanın zaten aynı kalpte bir arada bulunması imkansızdır. Tevhidin nuru kalbe girdiği zaman kişinin daha önce işlemiş olduğu hata ve haramları temizleyip yok eder.
Bu hadisten apaçık anlaşılıyor ki; La ilahe illallah'ı sırf sözle söylemek kişiye fayda vermez. Gerçekten müslüman olabilmek için mutlaka şirkin terk edilmesi gerekir. Bu ise lafla olabilecek bir şey değildir. Kişinin şirkin her çeşidinden kalben ve ameliyle bilfiil uzaklaşması şarttır.
Kişinin Allah'ın mağfiretine nail olabilmesi için; kalbini, düşüncelerini, adetlerini ve yaşantısını şirkin bütün pisliklerinden temizleyip ihlaslı olarak sadece Allah (c.c)'ya ibadet etmesi gerekir.
Ebu Said el-Hudri (r.a) şöyle rivayet ediyor: Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Musa (a.s) dedi ki: "Ya Rabbi! Bana, seni hatırlayıp dua edebileceğim bir şey öğret." Allah (c.c) şöyle buyurdu:
"Ey Musa! La ilahe illallah, de." Musa (a.s) dedi ki:
"Ey Rabbim bütün kulların bunu diyorlar." Bunun üzerine Allah (c.c) şöyle buyurdu:
"Ey Musa! Yedi gökler ve içinde bulunanlar ile yedi yerler bir kefeye konsa "La ilahe illallah" da bir kefeye konsa "La ilahe illallah" ağır gelir."(Hakim ve İbn-i Hibban rivayet etmişler ve sahih demişlerdir.)
Bu hadisten La ilahe illallah'ın ne kadar değerli ve ne kadar yüce bir kelime olduğu apaçık anlaşılmaktadır. Fakat bu kelimenin değerinden faydalanabilmenin yegane yolu, bunu söyleyen kişinin manasını bilip buna iman ettikten sonra tüm yaşantısını buna göre düzenlemesidir. Yeryüzünde birçok insanın bu değerli kelimeyi söylemesine rağmen, onların Allah katında sivrisinek kanadı kadar bile değeri yoktur. Ayrıca yine bu hadisi şeriften en yüce ve en güzel zikrin "La ilahe illallah"ı söylemek olduğunu anlıyoruz. Zikrin sünnete uygun olabilmesi için "La ilahe illallah" kelimesinin tam olarak söylenmesi gerekir. Zikirde sadece "hu" demek sünnete aykırıdır, bid'attır.
FİLİSTİNİN TAPUSU.BİZİM ELİMİZDE
-
2014 YILINDAN BER, İSRAİLİN UÇAK YAKITI TÜRKİYEDEN GİDİYOR.ÜZGÜNÜM.
İSRAİL İŞGALCİFİR.GELDİĞİYERE SÜRÜLMELİ. ERDOĞAN,KUDÜSÜ İSRAİLE
SATTI.>>https://yo...
1 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder